Barış.. Hani söz vermiştin? / Ruhat Mengi
"Acaba biz Barış Manço'yu onlar kadar anlayabildik ve takdir edebildik
mi? Özgün ve güzel müziğini sevdik, birkaç kuşak onu zevkle dinledik ama
acaba gerçekten Türkiye için neler yaptığını ve yapmak istediğini anlayabildik
mi?
Barış Manço gerçek bir sanat ve kültür elçisiydi.. Bir büyükelçiyle
arasındaki fark ise onun Türkiye'nin tanıtımını tek bir ülkede değil, Kutuplardan
Ekvator'a dünyanın her köşesinde yapmasıydı (...) Çalışan, düşünen, üreten
bir gayret içinde geçti yaşamı. Programlarının her dakikasında topluma
olumlu mesajlar vererek eğlendirirken eğitmeye çalıştı izleyicilerini.
(...) Türkiye'den o kadar sanatçı geçti, çoğu unutuldu, o yerinden
hiç kıpırdamadı. Grubu Kurtalan Ekspres'le verdiği her konserde ayakta
alkışlandı (...) O benim "Yaşsız insanlar" dediğim sınıfa girer. Hani yüzleri
içlerinden gelen bir ışıkla aydınlanan ve bu ışık yüzünden yaşlarını asla
tahmin edemedikleriniz.. Onu, bir kez (neyse ki sadece bir kez) hasta yatağında
da gördüm, o ışık yine oradaydı.."
Geçtiğimiz yıl Barış Manço Liege Prensliği'nden "Onursal hemşehrilik
ve Altın Perron" ödülü almaya gittiğinde onun için yazdığım "Şövalye Barış
Manço" başlıklı yazımda böyle anlatmışım onu. Bu ödül bir anlamda prensliğin,
Liege Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'ni birincilikle bitiren sanatçıya
sahip çıktığını gösteriyordu. Kolay verilen bir ödül değildi, önceki yıllarda
Montserrat Caballe, Charles Aznavour gibi dünya çapında ün yapan sanatçılara
verilmişti sadece.
Barış Manço 1992'de sanat ve kültüre katkıları, Türk çocukları
için yaptığı yararlı çalışmalar nedeniyle Belçika Kralı'ndan "şövalye"
ünvanı, Fransa'dan yine aynı yıl Kültür ve Edebiyat Şövalyeliği almış,
1991 yılında -henüz herkese verilmediği günlerde- Türkiye'de "Devlet Sanatçısı"
ünvanı ile ödüllendirilmişti.
İki hafta önce..
Onbeş yıllık sevgili arkadaşımdı benim. Çocuklarımız birlikte büyümüştü.
Uzunca bir süredir ikimizin de işleri yoğun olduğu için görüşememiştik.
İki hafta önce aniden onu hemen görmek ve konuşmak isteği geldi içimden..
Aradım "Barış seni görmek istiyorum, hep beraber yemek yiyelim" dedim.
Memnun oldu, başka dostlarımızın da katıldığı bir akşam yemeğinde buluştuk.
Özenle hazırladığım yemeklerin hepsinden iştahla yedi. Heyecanlıydı
Barış. Yemeğe stüdyodan çıkıp gelmişti. Şubat'ın 20'sinde, en sevilen şarkılarını
topladığı "Best of Barış Manço" albümü çıkacaktı ve sabırsızlanıyordu.
"O günü de birlikte kutlayalım" dedi, hepimiz coşkuyla onayladık
bu teklifi.. Onda aynı heyecanı, gözlerinde aynı pırıltıları görmek beni
sevindirmişti. Parmaklarına taktığı iri antika yüzükleri bile her zamanki
gibi yerli yerindeydi. "Tamam, Barış iyi" dedim kendi kendime, içim rahatlamıştı.
Dün sabah Meltem beni Londra'da bulup "Bir kaybımız var Ruhat
Hanım" diye alıştırarak haberi verdiğinde dondum kaldım. Sadece sevgili
arkadaşımı, büyük bir sanatçıyı kaybettiğim için değil ona ölümü asla yakıştıramadığım
için.. Onun hızlı konuşmalarını, dinamizmini, coşkusunu hiç unutamayacağım
için.
Siz bu satırları okuduğunuzda ben çoktan İstanbul'a doğru yola
çıkmış olacağım. Son yolculuğuna çıkarken onu uğurlamaya yetişmek istiyorum
çünkü.
Uzaktan da olsa ona "Seninle gurur duyuyorum, gerçek bir dost,
gerçek bir sanatçıydın sen" diye fısıldamak istiyorum.
|