Bu dünyadan o da geçti / Oktay EKŞİ
 

Barış Manço bu satırların yazarı için 30 kadar yıl önce, ‘‘tuhaf’’ bir adamdı. Erkek olmasına rağmen saçlarını uzatan, parmaklarına taktığı yüzüklerle ve elbisesine astığı yerli yersiz takılarla, ilgi çekmek için ne yapacağını bilemediği anlaşılan tuhaf bir sanatçı.

Kısaca kendisine sempati duymak için hiçbir neden yoktu. 

Ama sonra o çizgilerin içinde ciddi bir kişiliğin, gerçek bir sanatçının saklı olduğunu görmek zorunda kaldım.

Kendisini yakından tanımadım. Daha doğrusu hukukumuz birkaç ortak mekânda el sıkışmak ve nezaket konuşmalarının ötesine geçmemekle sınırlı kaldı.

Ama kamuoyu önündeki Barış Manço, kendisini saygı ile anmam gereken bir nitelik sergiledi.

O zaman anladım ki benim kızdığım çizgiler meğer onun tuhaflığını değil, sıradanlığa isyanını dile getiriyormuş. Herkesin gittiği yoldan gitmeden de sanatçı olarak başarıya ulaşabileceğine inanıyormuş.

Nitekim inancının doğruluğu ispat etti.

Onun sıradanlığa isyanı, müzikte kendine özgü bir çizgi yaratmasında da görüldü.

Barış Manço'yu dinlemek, Anadolu'nun ezgilerinden Rumeli'nin enginlerine, oradan çağdaş müziğin dinamizmine kadar uzanmak demekti.

O yüzden Barış Manço'nunki tuhaflık değil ‘‘kendine özgü’’lüktü.

Ekranlara yansıyan Barış Manço öte yandan sosyal sorumluluklar yüklenen, toplumun ufkunu açan, ona yol gösteren bir öncü idi.

Çocuklarımızı hem sevmeyi, hem adam yerine koymayı yani onlara saygı göstermeyi, hem de onların yeteneklerini ortaya çıkartmayı en iyi becerenlerden birinin Barış Manço olduğunu, yaptığı TV programları sayesinde gördük.

Daha önce hiçbir Türk programcının atmaya cesaret edemediği bir adımı da önce Barış Manço attı. Türk TV izleyicisi, dünyayı bir İngiliz, bir Alman yahut bir Fransız gezgininin ağzından değil, ondan öğrendi. Böylece bir İngiliz'e, bir Alman'a veya bir Fransız'a değil bir Türk'e yani kendi kültürümüzle yetişmiş bir insana tuhaf ve ilginç gelenleri gördük.

Barış Manço sadece ekranın bu tarafındaki insanlara değil, öyle sanıyoruz ki sanat dünyasının mensuplarına da önemli mesajlar verdi. İzlenimimiz yanlış değilse, büyük bir şöhret olmak için ona buna yalakalık etmek yahut skandallara bulaşmak zorunda bulunmadıklarını; kuralsız, ölçüsüz, endazesiz yaşamanın sanatçılık için şart ve gerekli olmadığını onlara gösterdi.

Ve varlık sahibi insanların sadece vergi vermekle topluma karşı borçlarını ödemiş sayılmayacağını anlatmak için okul yaptırıp Milli Eğitim'e bağışladı.

Bazıları belleklere, bazıları tarihe girer. 

Bize göre Manço sanat tarihimize girmeyi hak edenlerdendi.