Bir daha düşünelim Manço'yu/ Hakki DevrimBu adam hiç alttan almadı ağabey, demiş; hayatında kimseye dalkavukluk etmedi. Demek ki, bunca sevginin, bu akıl almaz ilginin sebebi nedir, diye, o da kendi kendine sormuş. NTV dün bütün gün, Manço'nun cenaze törenini verdi. Salı ve çarşamba günleri gazetelerimizde Manço'yu konu edinmiş köşe yazılarını çocuklar üşenmeyip saydılar: 64 yazı, 3'ü başyazıydı (Hürriyet, Milliyet, Sabah). Ölüm haberi 3 gazetede manşetti (Radikal, Posta, Ateş). Televizyon öncesi yıllarda, işyerindeki masamın köşesinde duran küçük bir radyo vardı. Sabah saatlerinde Bükreş Radyosu'nu dinlerdim hemen her gün. İki ses dikkatimi çekerdi. Biri, programdan programa geçiş sırasında, her gün birçok kere yayımlanan bir tezühürat uğultusuydu: "a-vu-şes-ku! "a-vu-şes-ku! Diğeri, sık sık plakları çalınan Barış Manço'nun tanıdık sesiydi. Müzik bilen bir dostuma, nedir bu çocuğun özelliği diye sormuştum o zaman. Cevabını hatırlıyorum: Kulak alışkanlıklarından yola çıkmaya razı değil, dedi. Kendi yolunu kendi çizmek isteyen farklı bir müzisyen. Ölümünden sonra Barış'ı sahiplenenlere bakıyorum; aralarında evet herkes var, ama gene de farklı bir grup; bütünün güzel bir dilimi de diyebiliriz. Kamuoyu olarak kendini giderek daha çok hisseden, ağırlığını daha çok hissettiren bir zümre... Toplum, onun dikkatini çekmek için bazı tehlikeleri göze alabilenlere sanki bir ayrıcalık tanıyor; bu gözü kara sevgililerini ayrıca ödüllendirmek istiyor. Birlikte yaşadığımız bu toplu sevgi ve vefa duygusunu daha iyi anlamaya çalışmalıyız. Toplumsal bir uyarı yanı var mı, diye durup düşünmeliyiz. İhtiyacımız var! Dil Yâresi
|