Doğu-Batı "Barış"ı / Zeynep Göğüş/ Sabah Gastesi


Yetmişli yılların gri suratlı Brüksel'inde, hemen her gün ağlamaklı bir gökyüzünün altında "Kurtalan Ekspres"ine binip "Dağlar Dağlar"ı söylerdik biz okulda. Yaz tatili için Türkiye'ye koşarken Belçikalı arkadaşların sipariş listesinin başında gelirdi Barış Manço uzun çaları.

 Dün sabah aileden birini yitirmişim gibi telefona sarılıp Brüksel'dekilere Dağlar Dağlar'ı söyleyen adamın zamansız ölüm haberinin bildirilmesi... Karşı taraftakilerin acıyı gerçekten paylaşmaları...

 Telefon faslından sonra oturup düşünmek... Barış Manço'nun yaratmış olduğu ortak paydanın farkına varmak...

 İster müzikte olsun ister televizyonda, ister de gazete sayfasında, karşımıza her çıktığında "Oh çok şükür böylesi de var" dedirten bir adamı yitirmiştik.

***

Adı Barış... İki oğlundan birinin adı Doğukan, diğerinin ki Batıkan... Bu üç adı bir araya getiren simgesellik, tüm yaşamına sinmişti Barış Manço'nun. Ve bir de eşi, sevgili Lale'si vardı onun, İstanbul'un simgesiyle aynı adı taşıyan. Moda'da köşkler yıkılıp yerlerine blok apartmanlar dikilirken tersini yapmıştı Barış Manço. Eski bir İstanbul evini onarıp içinde yaşamayı seçerek, lalelerini tüketen şehre örnek bir katkıda bulunmuştu.

 Sanatçı kelimesi sanırım onu tarife yetmez, mesajı olan bir "kültür insanı"ydı... Batı'nın istediği model gözlük takan müstemleke aydınlarına hiç benzemedi. Zor yolu seçti ve Batı'nın hoşuna gitmek kaygısını gütmedi. Buna rağmen Batılılar ona ödül yağdırdılar, şövalyelik unvanları verip devletlerinin şeref madalyalarıyla bezediler.

 Demek ki istenirse, kendini kültür adamı olarak ispat etmek için Batı'nın huyuna suyuna gitmekten farklı bir yol da varmış. Barış Manço bize bunu da kanıtladı.

Hepsinin de ötesinde Barış Manço "birey"di. Bu açıdan Batılı'ydı. Farklı bir tip yarattı ve bunu kendi toplumunun en tutucu kesimlere bile benimsetebildi. Buna karşılık, yediden yetmişe "ortak payda"yı kimseye benzemeden yarattı. Çünkü Batı'ya ne zaman evet, ne zaman hayır deneceğini çok iyi biliyordu ve aynı tavrı Doğu için de geçerliydi.

***

Dünyayı kültür elçisi gibi turlarken, Batılı duraklara "Bana beni göstermeyin, ben kendimi size gösteririm" mesajını verdi Barış Manço.

 O aslında ne Doğu'yu seçti ne de Batı'yı. Bir bakıma bize, ille de birinden birini, ya da her ikisi birden seçmek zorunda olmadığımızı kanıtladı. Tıpkı Oğuz Atay çözümlemesindeki gibi, iki arada bir derede kalmışlığımızın yükünü, "hem doğuya hem de batıya, hem evet hem de hayır" diyerek hafifletenlerdendi... Başımız sağ olsun.