Hâl ve gidiş / Rauf Tamer / PERŞEMBE 04 ŞUBAT 1999

Çok şey kazandık, ama seviye kaybettik.

 - Vardı da mı kaybettik. Onu bilmem ama seviye "yok idiyse" bile, bâri seviyesizlik yoktu.

 Şimdi iyice dibe vurmuş, hattâ dibi delip, aşşağılara inmiş vaziyetteyiz.

*

Bir kere utunma kalmayınca, zaten iş bitiyor... Gerisini sayma.

 Sadece siyaset ve ticaret ayağa düşseydi, belki kısa sürerdi.

 Ama mozaik paramparça olmuş, bütün değerler paçavraya dönmüştür.

 Parola:

 - Ben de yaparım.

 Gerekçe:

 - Bi ben mi enayiyim?

 Elbette değilsin.

 Sömür sömürebildiğin kadar.

 İliği kemiği emilecek bir ülke bu.

 Götür.

 Şöhret ve servet çok kolay.

 Seviyesizliğe prim dağıtılıyor.

 Sakın kaçırma.

*

Nerde o?.. karnının aç olduğunu söylemeye utanan insanlar gitti ne olur, yardım edin'ci yırtıklar geldi. Ne olur, yardım edin. İyi mi?.. Edin ki araba sahibi olsun...

 Zaten iş bu noktaya gelince, sokaktaki dilenci'nin cebinden 80 bin dolar çıkıyor.

 Ne memleket be.

 - Dilencisi bile zengin.

 Yoo, hayır... Belki de tersi:

 - Zengini bile dilenci.

 ..........

 Sırf siyasi veya ticari kalsaydı, sahiden çabuk geçerdi ama, seviyesizlik san'ata girdi, şarkıya girdi, şiire girdi, sahneye çıktı, itibar gördü, takdir topladı, ruhumuza işledi. Spor'a bile el attı.

 Seviye ise, evinde oturuyor. İşsiz.

 Korkuyorum.

 - Bi enayi ben miyim diyerek, o da ortalara çıkar mı diye. Yok yok, çıkmaz, nedret yaşıyor.

 Herşeye rağmen yaşıyor.

 Manço'nun ardından...

 Kalabalığı gördünüz. Sevgiyi, saygıyı, coşkuyu gördünüz.

 Bunun bir anlamı var:

 - Millet orada kendini aradı, buldu.

 Kaybettiği değerleri protesto için toplandı...

 Eminim.

 Barış Manço'nun şahsında, insanlar, ciddiyet, meziyet, haysiyet, hamiyet ve nedret kavramlarını alkışlayarak deşarj oldu.

 - Ne kadar özlemişlerdi erdemi?

 Erdemsizliğe öfke mitingiydi adeta.

 Pişkinliğe nefret gösterisiydi o.

 Seviyesizliğe tepki'ydi o kalabalıklar.

 Oh... Barış Manço sayesinde şaheser uyandı... Ve Manço'ya dayanarak ayağa kalktı.

 Güle güle Barış.

 Güle güle dostum.

 Sana duyulan kara sevda, bizi kendimize getirecek yüce bir duygunun ta kendisiymiş meğer.

 Ne mutlu sana.

 İstersen gel yer değişelim.