Manço'ya saygı / Rauf Tamer

Gidince anlıyoruz.

 Ortak değer nedir diye bir türlü tarif edemediğimiz, hatta tepeden baktığımız o kavramı, işte bu def'a da Barış Manço hatırlattı bize.

 Bir millet için vazgeçilmez bir ortak değer' nedir, haydi bakalım, şimdi ağlayarak ve de yüksek sesle tekrarlayın:

 - Barış Manço.

*

Gelenekci idi... Ama gerici değil. Farka dikkat.

 Muhafazakâr idi... Ama tutucu değil. Güzel şeyleri muhafaza eder ama daha mükemmelini bulmak için daima yeni ufuklara açılırdı.

 Nakilci değil, akılcı idi... Batıcı değil, sahiden Batılı idi... Ama doğu terbiyesinden bir gün şaşmadı.

 Özü Türk, sözü Türk sazı Türk idi. O'nu çağdaş motiflerle yüceltti.

 Dokusu Türk, kokusu Türk idi... Bunu, milyonlarca çocuğa aşıladı.

 Kaybettiğimiz, sadece Barış Manço değil...

 Sadece bir müzisyen değil.

 Sadece bir elçi de değil.

 Canımızın içinden ortak bir parça kopup gitti.

 Çünkü o bizim şah damarımız idi.

 Gitti.

*

Hiç bir skandal'a karıştığını gördünüz mü?

 Sansasyon peşinde koştuğunu hiç hatırlayanınız var mı?

 Şöhret ve servet için zerre kadar ödün verdi mi?

 Geldiği noktaya, tırnaklarıyla kuyu kazar gibi yüceldi. Ciddi, disiplinli, prensipli yapısıyla, tek başına mücadele adamıydı o... Tek başına.

 Ne bir ideolojiye sığındı, ne de aykırılığa tenezzül etti...

 Doğal hali ne ise, bize sadece onu sundu.

*

Davulcu'nun sesini, yoğurtuçu'nun çıngırağını, pide'nin kokusunu duydukça, artık burnumuz sızlayacak.

 Domates, biber, patlıcan diye yollarda bağıran seyyar satıcılar, bize hep o'nu hatırlatacak.

 Dağlar dağlar şarkısı söylendikçe, Anadolu Güneşi, hep bizi aydınlatacak.

 Demek ki, hayatımızdan hiç çıkmayacak Manço.

 Bu giden, sadece bir besteci ve icracı değil... Bir sosyolog idi o... Tarihci idi, coğrafyacı idi... Genç bir filozof idi...

 Hepimizden çok gazeteci, yorumcu... Çünkü büyük gözlemciydi.

 Bırakın bütün hizmetlerini, sırf Japonya konserleri bile, O'nun, memleketiyle ödeşmesine yeterlidir...

 Zaten mükemmel bir "memleketciydi... Kuru kuruya milliyetçi değil.

*

Üzgünüm.

 Ama müsterihim.

 Çünkü O'nun için yazılacak ne varsa, hepsini kendi hayattayken yazdım.

 Yani, arkasından şimdi boşu boşuna ağlamıyorum. Hayattayken beni zaten ağlatırdı o.

 Çok önemli bir Türk kaybettik.

 San'at'ın rezilleştiği şu devrede, Tanrı belki hepimizi birden cezalandırdı.