Eski şarkılar / Asaf Savaş Akat

Sevgili Barış'ı şimdi uğurladık. Bir insan seli ona son yolculuğunda refakat etti. Halka halka genişleyen bir sevgi seli. Gözlerimiz yaşlı. Onun böyle zamansız aramızdan ayrılmasından şaşkın.

 Üç gündür, son 45 yıl film şeridi oldu. Gözlerimin önünden geçiyor. Şaka gibi geliyor. Biraz daha dişini sıksa arkadaşlığımızın yarım asrını kutlayacakmışız.

 Galatasaray Lisesi'ne 1954 yılı Eylül'ünde başladım. Şimdi Galatasaray Üniversitesi olan Ortaköy'deki eski saray o zamanlar lisenin ilk bölümü idi. Yetiştirici orada okunurdu.

 Beyoğlu'na 1955'te geçtik. Ortaokulda farklı şubelerde idik. Sonra lisede A şubesinde buluştuk. Ağız armonikası çalardım. İlk grubunda beni vokalist yaptı. İlk şarkıyı da hatırlıyorum. "Twinkle twinkle little star..."

 Ben caza merak sarmıştım. Barış'ın da teşviki ile kendime bir alto saksafon aldım. 1958 olmalı. O sıralarda Türkiye ilk büyük döviz krizini yaşıyordu. Müzik aleti ithalatı durmuştu. Amerikalı bir askerden karaborsadan aldık.

 Rahmetli babacığım 3.500 lira ödedi. Bodrum'da o paraya ev alınırdı. Şimdi dolarla milyoner olmuştuk. Saksafonu gayrimenkule tercih ettiği için kendisine hâlâ minnettarım.

 Barış 1963 sonbaharında Belçika'ya gidinceye kadar beraber çaldık. Barış Manço ve Haramileri. Ben saksafonda. Batur Pere davulda. Galatasaray'dan sınıf arkadaşımız Ender Enön gitarda. Mehmet Şahinbaş gitar ve basgitar. Gece klüpleri, konserler, çalmadığımız yer kalmadı.

Çıt çıt çıt çetenede

Benim bildiğim kadar, Barış Manço Türk şarkılarını batı müziği ile ilk söyleyenlerden biridir. Grafson Plakları'na "Çıt çıt çıt çetenede" kaydını yaptık. 45'lik plak çıktı. Tutuldu. Öbür yüzünde bir twist şarkısı vardı.

 Ardından "Kızılcıklar oldu mu?" geldi. Çok popüler oldu. Herhalde 5 bin filan satmıştır. Başka bir dünya gibi geliyor ama o devirde Türkiye'de müzik seti filan yok. Evinde pikabı olanlar büyük kentlerde bile parmakla gösteriliyor.

Daha transistörlü kaset teyp keşfedilmemiş. Lambalı Grundig teypleri büyük ve ağır. Hem de çok pahalı. Tam o günlerde dolmuş, taksi ve minibüslere 45'lik çalan pikap takma modası gelmişti. Arabeskin yükselişinde de onların çok etkisi olmuştur.

 Barış gittikten sonra eski tadımız kalmadı. Robert College'in Murat Sertel'in solistliğini yaptığı Ekolar'ı vardı. Onlarla konserlere çıktık. Ben sağda solda birçok müzisyenle çalıştım. Hafta sonları bizim Levent'teki evde kendi keyfimize caz çalardık.

 Yavaş yavaş müziğe çok yeteneğim olmadığını da kavramaya başladım. Batur'la Kingston Trio ve Limelighter gibi folk gruplarına takılırken, gitar tıngırdatmaya başladım.

 1966'da İktisat Fakültesi bitti. Akademik kariyeri seçtim. İki değerli hocam, Sencer Divitçioğlu ve rahmetli İdris Küçükömer beni asistan aldılar. Tayinim çıkınca saksafonu gardrobun üstüne kaldırdım. Bir daha da indirmedim.
 
 

Gönüllerin padişahı

Barış bu kadar çok sevildiğini biliyor muydu? Herhalde hissediyordu. Ne kadar yoğun, içten ve karşılık beklemeyen bir sıcaklığın muhatabı olduğunu üç gündür görüyoruz.

 Bana "Gerçek iktidar nedir?" diye sorsanız, "gönüllerde taht kurmaktır" derim. Güzel arkadaşım Barış işte onu gerçekleştirmiş. Hepimizin başı sağolsun.